İyi Mi, Doğru Mu Olunmalı?

Yaşamdaki amacımız iyi birey olmaksa önce doğru birey olabilmeliyiz. İçinde doğruluk olmayan işlerle iyi birey olunamaz.

Tanıtım

Yazının son güncellemesi 27 Mayıs 2024, güncellemeyi yapan Hekimsel.com

Toplumların amaçlarından biri de topluma yararlı iyi bireyler yetiştirmektir. Ancak, “iyi” sözcüğü topluma çoğu durumda içi boşaltılarak sunulmaktadır. Bunun nedenlerinden biri, amaçlanan işi kişiye olabildiğince çabuk yaptırmaktır. Böylece, sonuca en kısa sürede ulaşmak amaçlanmaktadır. Kişinin yaptığı iş üzerinde düşünmesi engellenerek, amaçlanan iş bir an önce kişiye yaptırılmış olmaktır. Kişinin, yaptığı işin doğru ya da yanlış olduğunu düşünmesi kişiden istenmemektedir. Toplum, böylece oluşturduğu kişiyi verimli olarak görebilmektedir. “İyi Mi, Doğru Mu Olunmalı?” sorusu günümüzde anlamlı bir soru olmaktadır. Çünkü, içinden doğruluğun çekilip çıkartıldığı bir “iyilik” kavramıyla karşı karşıyayız. Bu sorunun yanıtının toplumdan alacağı karşılık, toplumun gerçek gelişmişlik düzeyini de ortaya koyar.

Tanıtım

“İyi” Ne Demektir?

Türk Dil Kurumuna göre “iyi” sözcüğünün anlamı “istenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı” biçimindedir.

“İyi Birey” Ne Demektir?

Bu sorunun yanıtı da “iyi” sözcüğünün tanımına göre yapılmalıdır. “İyi” sözcüğünün tanımı yukarıdaki biçimde olduğuna göre, “iyi birey” kavramının tanımı şu biçimde olmalıdır.

İyi birey; istenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, kötü karşıtı bireydir.  Bu tanıma göre iyi birey, diğer kişilere, yaşamlara, nesnelere kötü davranmayan, onları varlık nedenleri dışında kötü amaçlar için kullanmayan, varlıklarla etkileşiminde yapılması gerekeni, doğruyu tüm durumlarda uygulayan birey olmalıdır. Bu tanıma uyan iyi bireyde sorun doğal olarak çıkmamaktadır. Sorun, toplumun iyi birey yetiştirmek adına “iyi birey” kavramını nasıl değiştirdiğiyle ortaya çıkmaktadır.

Toplumsal Baskı İle Biçimlenen “İyi Birey” Kavramı

Bütün bireylerin üzerinde iyi birey olma gerekliliği gibi toplumsal bir baskı var. Bu baskı, bütün toplumlarda var olan bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır.  Tüm toplumlar iyi bireyler yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Çünkü, topluma yararlı iyi bireyler yetiştirebildiğince toplumlar ileriye gidebilecektir. Buna odaklanarak iyi bireyler yetiştirmeye çalışan toplumlar ise beklemedikleri sorunlarla karşılaşabiliyorlar. Olayları çabucak çözmeye çalışan sözde iyi bireyler, doğruluğu atladıklarında bile toplum önünde “verimli” olarak değerlendirilebilirler. Ancak, bunu yaparken doğruluktan ayrılmış olanların gerçekte verimli bireyler olmadıklarını toplumun görebilmesi gerekir.

İyi bireyler yetiştirmeye odaklanan toplumlar bunun için bir çok yöntemi kullanabilmektedirler. Bunların bir kısmı da masallar ve öykülerdir. Ancak, doğruluğu burada da ıskalamamak gerekir. Çocuğun bilinçaltına ilerideki yaşamında kullanacağı bir bilgiyi yerleştirirken bunun özenle yapılması gerekir. Çünkü, yerleştirilen bilgiyi belki de ileride değiştirme durumumuz olmayacak.

Bununla ilgili olarak bir öykü varsayalım. Bir kişiyi öldüren birinin gece yarısı en yakın arkadaşını arayarak ondan destek istemesini düşünelim. Destek isteğini olumlu karşılayan arkadaşı bu kişinin gözünde en iyi arkadaşıdır, artık. Dahası arkadaşı da kendisini iyi bir iş yapmış olarak görür. Çünkü, kendisini güç duruma düşmüş olan arkadaşına destek verebilmiş biri olarak görür. Toplumun ona bugüne kadar öğrettiği “arkadaşına her durumda destek çık” öğretisini uygulamıştır, başarıyla. Üstelik bunun bir karşılığı da vardır. Sonrasında, kendisi de benzer duruma düştüğünde kendisine sorgusuz destek isteyebileceği biri oluşmuştur. Toplumun öğretisini düşünmeden yaşama uyarlamıştır. Karşılıksızlık ilkesini de bir yana atmıştır. Yaptığı işi yanlış yapmıştır. Çünkü,içinde doğruluk yoktur. Yalana, kanıtları örtbas etmeye karışmışlar, doğrunun açığa çıkmasına engel olmuşlardır. Ama, bu iki arkadaş da olayların bilincinde midir? Yoksa, birbirlerine bu sorgusuz desteklerini dışarıya “gerçek arkadaşlık” olarak mı gösterirler?

Tanıtım

Aklın Gücü

Bireylerin içinde iyilik ve kötülük kavramlarının her ikisi de vardır. Sürekli olarak birbiriyle yarışarak baskın yan olmaya çalışırlar. Ancak, baskınlık savaşına bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda etki etmediklerini düşünmemeliyiz.

Bilinçli olarak istediğimiz yanın baskın olmasını kolaylıkla sağlayabiliriz. Bu ne demek? Bu işimize geldiğinde iyi yanın işimize geldiğinde kötü yanın baskın olmasına aklımızla yol verebilmemiz demek. Ancak, kötü yanın baskın olmasına onay verdiğimizde topluma bunu nasıl anlatırız?

Akıl burada da bizi şaşırtabilmektedir. Öyle ki yaptığımız kötülükleri, istediğimizde topluma iyilik olarak gösterebilmekteyiz. Böylece yaptığımız kötülükleri de iyilik bölümüne yazdırarak toplumda parmakla gösterilen iyi insan olabilmekteyiz.

Bireyi kötü birey olma sıkıntısından kurtarabilen bu durum genelde yalandır. Yalan bu tür durumlarda kişiyi kurtarabilen en kolay yoldur. Yalan söylemek, ne kadar kolay yol olarak nitelendirilse de geçici bir durumdur. Eninde sonunda yalan açığa çıkar. Yalanın her toplumda, kötü bir özellik olarak anıldığını belirtmeye gerek yoktur. Ancak, yalana başvurmayan da yok gibidir.

Amaç yalnızca iyi birey yetiştirmekse, içinden doğruluk kavramı çıkartılmış iyi birey yetiştirmek çok kolay olmaktadır. Ancak, çoğu zaman bu sözde iyi bireyler yalanla iş yaparlar. Toplumun bu konuda bilinçli olması gereklidir. Bu biçimde doğruyu uygulamayı bilmeyen iyi bireyler yetiştiren toplumlar ilerleyemez. İlerleseler bile kalıcı ileri toplum yapısını oluşturamazlar. Ancak, yalan dışlanarak doğruluğa ulaşılabilmektedir. Bunun için, toplumun yalana kayan bireyleri toplum içinde yüceltmemesi, tersine alçaltması gerekir. Doğruya ulaşmış toplum ileri toplum düzeyine çok daha kolay ulaşır. Dahası bu düzeyde kalması daha da kolay olur.

İyi Mi, Doğru Mu Olunmalı?

İyilik, bir işi olabildiğince kolaylaştırıp, çabucak, doğru bir yordamla yapmaktır. Yalanla yapılan iyilik çok daha çabuk yapılan bir iş olduğunda ise işler değişir. Böyle bir durumda bireyler yalana kapılabilirler. Yapılan işin doğru olup olmadığına bakılmadığında yapılan iyilik yalnızca belli kişiler arasında kalır. Ancak, toplumun genelini olumlu etkileyemez. Başkalarına acı çektirerek haksız yere kazandığı paralarla borcumuzu kapatan biri gözümüzde kolaylıkla “iyi biri” olabilmektedir. Ama, gerçekten bu kişi iyi biri midir? Bizi olumlu etkileyen bu sözde iyilik, acı çektirilerek parasına el konulan bireyleri ve yakınlarını da olumlu etkiler mi? Bu durumu gözlemleyen öteki kişilerin “adalet” anlayışı olumsuz etkilenerek, toplum kargaşaya doğru gider mi?

Doğru Birey, Yanlış Birey

Bireyin iyi birey olması için önce doğru birey olması gerekmektedir. İşine doğru başlayamayan bireyin üretimi de doğru olmayacaktır. Bireylerin çoğu kendini iyi birey olarak görür. Ancak, yaptıkları işlerin doğruluğunu sorgulamaz. Yaptıkları işleri sorgulamadan doğru olarak nitelendirir. Yaptıkları işlerdeki yanlışlıklar açık olarak kendilerine gösterildiğindeyse “herkes böyle yapıyor” diyebilirler. Bu kişiler her ne kadar kendilerini iyi birey olarak görseler de, açıkça yanlış bireylerdir.

Sağlık Alanında Doğru Olamayan İyi Bireyler

“İyi mi, doğru mu olunmalı?” konusunu daha iyi anlayabilmek için sözde iyi birey varsayımları yaptık. İçlerinden doğruluğun çekilip alındığı iyi bireyler sağlık alanında karşımıza aşağıda anlatıldığı gibi çıkabilirler.

Tanıtım

İyi Birey – 1

Kimi kişiler iyilik denince kendilerini öne atarlar. Öne atarlar ama bilinçsizce. Sağlık güvencesi olmayan bir kişi mi var, iyiliksever kişi iyilik yapmaya kalkar. Kişinin sağlık incelemesini, incelemeden geçen kişi kendisiymiş gibi yaptırmaya çalışır. Kullanacağı ilacı varsa bunları da kendi üzerine düzenlettirmeye çalışır.

Sözde iyilik yapmaya çalışan kişi ne yazık ki daha en başından olayları doğru öğrenememiştir. Bu kişi gerçekten iyilik yapmak isteyen doğru bir kişi olsa, güvencesi olmayan kişinin tüm ödemelerini kendi üstlenirdi. Böylece doğru bir “iyi birey” olurdu.

İyi Birey -2

Sağlık nedeni dışında bir nedenle işe gitmeyen bir kişi düşüncesizce “rapor” için hekime başvurabilmektedir. Bu tür kişilerin hekime başvurduklarında ilk sözleri ise “Bende yalan yok. Hasta değilim ama …” Bu sözlerin sonunda da “rapor hakkı” gibi olmayan bir kavramla sözlerini bitirirler. Doğru bir kişi olarak kendisi yalan söylemiyor ama doktordan sahte belge düzenlemesini yani doktorun yalan söylemesini istiyor. Böyle kişilerin toplumda artması ne yazık ki doğruluktan yana olan kişilerin işlerini de aksatıyor. Burada varsaydığımız tabip, kişiye uydurulmuş rapor düzenlediğinde o kişinin gözünde iyi doktor olur. Ancak, bu tabip böyle bir duruma onay verdiğinde toplumuna kötülük yapan bir bireye dönüşür.

İyi Birey -3

Sürücü olur raporu için, hekime başvuran kişiyi sağlık incelemesinden geçiren hekimin durumunu da irdeleyelim. Bu hekim, aşırı kilolu bir sürücü adayını değerlendirirken, “iyilik olsun” diye sürücü olur raporunu doğrudan onaylarsa topluma kötülük yapmış olur. Ancak, doğal olarak rapor almaya gelen kişi bu durumdan mutlu olur. Böylece kendisine rapor düzenlenen kişinin yolda uyuyakalmasına bağlı oluşabilecek kazada yaralanan ve ölen kişilerin olması topluma yapılmış gerçek kötülüktür.

“İyi Mi, Doğru Mu Olunmalı?” Sorusunun Yanıtı

İçinde doğru yaşama isteği, doğruluk endişesi ve doğru amaçları olmayan bireyden “iyi birey” kavramını anlamasını beklemeyin. İçinde doğruluk olmayan bir iyilik aslında iyi görünen kötülüktür. Unutmayın, iyi birey olmak için, öncelikle doğru birey olmak gerekir. İçinde doğruluğu koruyarak iyi birey olma başarısına ulaşan kişilerin, bunu çalışkanlıklarıyla da taçlandırması gerekir.

Tanıtım

Bir yorum yapın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Tanıtım