Yazı İçeriği
- 1 Hekimin Hastayı Görmesi
- 2 Hasta Olmadan İşlem Yaptırma İstekleri
- 3 Hekimin Hastayı Görmesi Gerçekleşmeden Neden İlaç Almamalı?
- 4 Hekimin Hastayı Görmesi Gerçekleşmeden İlaç Kullanım Raporu Verilemez Mi?
- 5 Sağlık Sistemimizin Suistimallerinin Bir Kısmı
- 6 Sağlık Sistemindeki Sigortalar
- 7 Reçete ve Rapor Suistimalleri
- 8 Hekimin Hastayı Görmeden Hastanın Kullandığı İlaçları Yazması Neden Sakıncalı?
- 9 Hekimin Kendi Kararını Verememesi
- 10 Kanunlara ve Hukuka Uymayan Hekimleri Daha Kötü Ne Bekliyor Olabilir?
- 11 Başkasının Üzerine İlaç Yazdırma İsteği
Yazının son güncellemesi 17 Mart 2021, güncellemeyi yapan Hekimsel.com
Hekimin Hastayı Görmesi
Evet, ilk etapta bu başlık size biraz saçma geldi değil mi? Hekim, elbette hastayı görecek ki yaptığı muayeneye göre tetkik, tahlil vs isteyecek ve tüm bu sonuçlara göre hastaya bir teşhis koyabilirse tedavisini düzenleyecek. Yani, hekimin hastayı görmesi zorunludur. Bu duruma normalde kimsenin bir itirazı yoktur sanırım.
Ülkemizde, hekimin hastayı görmesi mecburiyeti yukarıda saydığım nedenden dolayı zaten hekimin hekimliğini yapması için gerekli bir şarttır. Bunun dışında bu durum kanuni bir mecburiyettir. Hekimin hastayı görmesi gerçekleşmeden hekim hasta ile ilgili hiç bir işlem yapamaz. Telefonda dahi olsa, hastanın şikayetlerini söylemesiyle teşhis koyamaz ve tedavi öneremez. Bu bir suçtur. Ancak, telefonda şikayetlerini anlatan hastasını ya kendisinin görmesi için kendi muayenehanesine ya da şikayetlerin türüne göre ilgili uzmanlık alanına yönlendirebilir. Hastanın hekim tarafından görülmeden kendisine yapılan işlem aslında hastanın muayene olma hakkının elinden alınmasıdır.
Hasta Olmadan İşlem Yaptırma İstekleri
Ülkemizde ise, hasta muayenehaneye gelmeden hasta adına ilaç yazdırma istekleri ve rapor çıkartma istekleri vatandaşlarımızdan gelen en sık isteklerden biridir. Bu işlemelerin yapılabilmesi için hekimin hastayı görmesi yani muayene etmesi gerektiğini ise nedense vatandaşlarımız çok gerekli görmemektedir.
Aslına bakarsanız gerçekten hasta olan kişi zaten hekime gidip muayene olmaktadır. Düşünsenize hasta olsanız sizi muayene etmeden ilaç yazan bir hekime ne kadar güvenebilirsiniz? Ama, asıl sorun hasta olmadan çeşitli nedenlerden dolayı alınmak istenen ilaçlardır.
Bu durumların hekim kaynaklı olanlarından bazıları şunlardır:
Bir hekime başvurduktan sonra başlanmış olan ve kişiye iyi geldiği için kişinin bırakmak istemediği ilaçlar. (Kişinin normalde bu ilaçların kullanımı için kontrollere gitmesi gereklidir. Bu tür ilaç kullanımı ile genelde mide koruyucu olarak tarif edilen ilaçlarda ve sinirsel ilaçlarda karşılaşıyoruz. Ne yazık ki hastalarımız kendilerine iyi geldiğini söyleyerek bu ilaçları yıllarca hekim kontrolü dışında kullanabilmektedirler.)
Hekimin tavsiyesi üzerine ömür boyu kullanması gerektiği söylenen ilaçlar. ( Ömür boyu kullanılacak diye bir tavsiye yapılması çok bilimsel değil. Çünkü, kişinin sağlık durumu sürekli değişebilmektedir. Bu tavsiyeye en çok kan sulandırıcı olarak kullanılan asetilsalisilikasit türevlerinde rastlıyoruz. Ancak, bu ilacın sürekli kullanımı zaman içinde mideyi yıpratabilmektedir. Mide koruyucu olarak tanımlanan ilaçların bile kullanılması bazen bu durumu engelleyememektedir. Özelikle mide kanaması gibi durumlar gerçekleştikten sonra bu ilacın kesilmesi gerekebilmektedir ve gerçekten kardiyak bir sorunu olan hastaysa kan sulandırıcı olarak mideyi tahriş etmeyen başka kan sulandırıcı ilaçlara başlanabilmektedir. Görüleceği üzere sürekli kullanması tavsiye edilen ilacı dahi hastanın yine hekim kontrolünde kullanması her şeyden önce hastanın lehinedir.
Hekimin hastanın kullanması gereken ilaçlarını süre belirterek ilaç kullanım raporu olarak düzenlemesi (Hastanın sürekli ilaç kullanmasının önerilemediğini bu ilaç kullanım raporlarına konulan süre kısıtlamasından anlayabiliyoruz. Kanuni olarak hastanın ilacı belli bir süre kullanmasının hekim tarafından önerildiğini gösteren tek belge budur. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, ilaç kullanım raporunun olmasının dahi hastayı gören veya bilen hekim tarafından hastanın bu ilaçları kullanması uygun görüldüğü takdirde ilaçların yazılması gerekliliğini ortadan kaldırmadığıdır.Yani, ilaç kullanım raporunuz var diye bir hekime gidip ben bu ilaçları kullanıyorum, raporum da var, bunu yazmak zorundasın diyemezsiniz.)
Hekimin Hastayı Görmesi Gerçekleşmeden Neden İlaç Almamalı?
Elbette, hastanın sürekli kullandığı ilaçlarının olması veya var olan sürekli kullandığı ilaçları belirten sağlık raporunun süresinin dolmuş olması nedeniyle hastanın bu ilaçlarını alabilmek veya raporunu yeniletmesi normal bir durumdur. Ama, bunu hasta adına hasta olmadan başka bir kişinin yaptırmak istemesi anormal bir durumdur.
Çünkü, hekimin hastayı görmesi gerekliliğindeki asıl maksat hekimin hastayı muayene etmesidir. Hipertansiyon ilacı kullanan kişinin hekime başvurduğunda tansiyonunun ölçülmesi bile çok önemlidir. Hastalar çoğu zaman sürekli nasılsa tansiyon ilacı kullanıyorum diyerek uzun süre tansiyonuna da baktırmıyor olabiliyorlar. Bu nedenle, tansiyon ilacı kullandığı halde tansiyonuna bakıldığında tansiyonu düşük çıkan bir hastanın belki de tansiyon ilacı değiştirilebilecek veya kesilebilecektir. Tansiyonu yüksek olarak ölçülen kişinin ise belki diyetini düzgün yapmadığı belki de ilacının yeterli gelmediği anlaşılabilecektir. Bu durumda hastanın ilacı değiştirilebilir veya ek bir tansiyon ilacı da hastaya eklenebilir. Hatta, hastanın sürekli kullandığı ilaç hastaya yaramıyor hatta tam tersine hastaya zarar veriyor bile olabilir. Mesela sürekli kullanılan bazı tansiyon ilaçlarını buna örnek gösterebiliriz. Ancak, tüm bu anlattıklarımı sadece hekim değerlendirebilir. Bunu hasta kendisi anlayabilemeyeceği gibi sadece ilaç yazdırmak için gelen kişide büyük ihtimalle anlayamayacaktır.
Hekimin Hastayı Görmesi Gerçekleşmeden İlaç Kullanım Raporu Verilemez Mi?
Aynı şey raporlu ilaçlar için de söz konusu olmaktadır. Hasta olmadan hastanın raporunun yenilenmesi kanunen mümkün değildir. Bunu yapan hekim varsa bu hekimin hekimliği de ayrıca sorgulanmalıdır. Sürekli kullanım raporu olan hastalara bu rapor devletin belirttiği hususlara göre belli süreler dahilinde verilir. Devlet, hastanın ilaçları bittiği her durumda rapor süresi bitmese dahi kişinin hekime başvurmasını ve hekimin onayıyla ilaçlarını kullanmasını istemektedir. Dikkat! Hasta raporlu dahi olsa hastanın ilaçları mutlaka hekim tarafından yazılacak diye bir kaide yok. Aksine, rapor süresi dolmamış olsa bile raporlu ilaçların alımı için hekimin hastanın ilaçlarını kullanmasının uygun olduğunu reçetesiyle onaylaması gerekiyor. Eğer devletin böyle bir zorunluluğu olmasaydı her raporlu hasta ilaçlarını eczaneden alabilirdi.
Hasta yakınlarının ilaç yazdırma konusundaki en büyük bahaneleri hastanın ileri yaşta bir hasta olması, getirmelerinin zorluk oluşturması gibi nedenler. Bu tür durumlarda ya hekim hastayı görmeye gider ya da hasta hasta nakil ambulansı ile hekime ulaştırılır. Aile hekimliği sistemine geçişle birlikte aile hekiminin bulunmadığı örneğin memleketine getirilen hastalarımız için de aynı kurallar geçerlidir. Yani, bir şekilde hekimin hastayı görmesi gerçekleştirilmelidir. Bu durumda ayrıca evde sağlık hizmeti birimleri de görevlidir.
Burada, hekimin hastayı tanıyor olması ve sürekli takibinde tutmasının bu durumlarla ilgili özel bir durum olduğunu belirtmek gerekir. Kararı verecek olan hekimin hastasını tanıdığı için ve zaten sürekli kontrollerini yaptığı için verdiği kararlar kendi kararlarıdır.
Sağlık Sistemimizin Suistimallerinin Bir Kısmı
Günümüzde, bazı devletlerin sağlık hizmetlerini ya tamamen ya da kısmen ücretsiz uyguluyor olmaları bir çok ülkede yaygın olarak uygulanmaktadır. Ülkemizde de sağlık hizmetleri devlet tarafından başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Bunun için vatandaşlarımız çoğu zaman cüzi miktarda ödeme yapmaktadırlar. Ancak, sağlık hizmetlerinin asıl ücretleri yanında bu cüzi ödemeler gerçekten de çoğu zaman çok az kalmaktadır. Bu yazımızda, devletimizin halkımıza verdiği sağlık hizmetinin hemen hemen ücretsiz olması durumunun, bu sistemi suistimal eden kişiler tarafından nasıl kullanılmak istendiğini anlatmaya çalışacağım.
Sağlık Sistemindeki Sigortalar
Devletimizin vatandaşa verdiği sağlık hizmetlerinin ücretinin, vatandaşın sigorta sistemi üzerinden vatandaşa yansıtılmadan ödenmesi sağlık sigortalarının görevidir ve bu görev ülkemizde genellikle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından verilmektedir. Bunun dışında da özel sigortalar mevcuttur. Sigorta sistemleri anlaşmalı oldukları sağlık kurumlarına başvuran kendi sigortalılarının bu sağlık kurumunda yapılan tüm harcamalarını inceler ve hukuki duruma göre ödemelerini sağlık kurumuna yaparlar.Ülkemizde Sosyal Güvenlik Kurumu bu konuda açık ara öndedir. Bu yüzden de özel sigortalara fazla rağbet olmamaktadır. Ancak, yinede bazı özel kurumların kendi özel sigorta sistemleri veya özel sigorta şirketleriyle anlaşmaları vardır.
Reçete ve Rapor Suistimalleri
Bu geri ödeme mekanizmasının düzgün işleyebilmesi için devletin bazı kuralları vardır.İsterseniz suistimalleri bu kurallar çerçevesinde anlatmaya çalışayım. Çünkü, bir çok suistimal bu kuralların uygulanmadığı yerlerde kendini gösteriyor.
Hekimin Hastayı Görmeden Hastanın Kullandığı İlaçları Yazması Neden Sakıncalı?
Bu sorunun cevabı:
1- Hekim, hastayı görmeden ilaç yazamaz. Yazarsa hekim olmaz. Hekim, tıp ile ilgili hastası üzerinde kendi kararını verir ve bu karardan kendisi sorumludur. Bu durumu uygulamayan hekimlere, hastalar olmadan hasta yakınları şu şekilde başvururlar.
Yakınım çok yaşlı. Yürümede zorluk çekiyor. Ama bu ilaçlar ona iyi geliyor.
Yakınım çok hasta. Getiremiyoruz. Raporlu ilaçları şunlar. Sistemde de görünüyor zaten.
Hastamızın raporu vardı. Ama süresi doldu. bunu yenileyelim lütfen.
Hekimin Kendi Kararını Verememesi
Görüldüğü üzere hastanın sağlığını direk olarak tehlikeye atan ve hekimi değersizleştiren bu tür yaklaşımlar düşünüldüğünde aslında hem hekim için hem de hekimin tek derdi olan hastası için çok büyük bir problemdir.
Bu problemin daha ileri boyutu hekime başvuran hastanın şu cümleleri olabilmektedir.
Bu ilacı bana komşum verdi. Çok iyi geldi. Bana bunu yaz.
Bu ilacı bir tanıdığım verdi. Çok iyi gelmedi ama sen yine de yaz. Evde bulunsun.
Bu ilacı yaz. Evde herkes kullanıyor.
Şuram ağrıyor şu ağrı kesiciyi yaz. Midem ağırıyor mide koruyucu yaz.
Bu örneklerde de görüldüğü üzere, hekim direk olarak devre dışı bırakılmış ve hekim kişinin komşusunun önerdiği tedaviyi uygulamaya zorlanıyor. Zorlanmayı da geçelim, hekimden, hastanın bu ilacı kullandığını onaylayarak devletin komşunun verdiği ilacı ödemesini sağlaması istenmektedir. Bu şekilde hekim kendi kararını veremeyen değersiz bir sekreter haline getirilmektedir. Bu durum da iyice düşünüldüğünde SGK’nın yani devletin dolandırılması anlamına gelmektedir.
Devleti dolandırmaya bu şekilde başlatılan ve bu duruma alıştırılan hekim, değersizleştiğini anlamadan devleti dolandırdığının bile farkına varmadan iyi niyetli olduğunu düşünerek kendini avutmaktadır.
Kanunlara ve Hukuka Uymayan Hekimleri Daha Kötü Ne Bekliyor Olabilir?
Çeteler. Evet, yanlış duymadınız. Televizyonlarda izlediğimiz ilaç çetelerine aslında o kadar da uzak değilsiniz. Kimlik numaranızı kolaylıkla ele geçirebilen çeteler, sizin kimlik numaranızla kanunlara aykırı hareket eden hekimler sayesinde adınıza ilaç yazdırabilir veya adınıza rapor düzenletebilirler. Bu durumlara hekim, iyi niyetinden dolayı hastayı görmeden, kimliğini istemeden neden olabileceği gibi, kötü niyetinden ve/veya para hırsından dolayı çete üyesi olarak da neden olabilir. Benim tavsiyem, sağlık bilgilerinizi özellikle kullandığınız ilaçlarınızı ve raporlarınızı sürekli kontrol edin. Kullanmadığınız bir ilaç sisteminizde varsa bunu sorgulayın. Bu bilgileri eczacınızdan veya hekiminizden öğrenebileceğinizi gibi internet üzerinden e-nabızdan da öğrenebilirsiniz.
Başkasının Üzerine İlaç Yazdırma İsteği
Toplumuzda yaygın olarak görülen bu durum da şöyle gerçekleşebilmektedir. Sigortası olmayan bir kişi sigortalı olan bir kişinin adına ya sağlık kurumlarında muayene olmakta ya da kendisinin kullanımı için sigortalı olan kişinin adına ilaç yazdırmaktadır.
Yazması bile karışık olan bu durumda genelde sigortalı ve sigortasız taraflar kendi aralarında anlaşırlar. Çünkü, işin para boyutu devleti ilgilendirmektedir. Hekimin burada kişilerin yalanına alet olması kişiler tarafından ısrarla istenir. Bu durumu kabul eden hekim çoğu zaman sadece ve sadece iyi niyetinden dolayı bunu kabul eder. ( Belirtmek gerekir ki iyi niyetli de olsa bu durum devleti dolandırmak olduğu için kanunlar önünde suçtur. )
Kabul eder ama hekimin fark etmediği şey baya baya fazladır. Bu konu yalan söylemeye, evrakta sahteciliğe, devleti dolandırmaya, yetim hakkı yemeye, kul hakkı yemeye vs. kadar gider. Böyle bir durum hekimin mesleğini kaybedebileceği kadar sıkıntılı bir durumdur.
Evet, 10 lira 50 lira hadi 100 lira ödememek için iki kafadarın hekimi çektiği bataklığı düşünebiliyor musunuz?
Bu yüzden hekimin gelen her hastanın kimliğiyle uyumlu kişi olup olmadığını da kontrol etmesi gereklidir. Yani, resimli geçerli resmi kimliğin kendisini hastanın ibraz etmesi gereklidir.
İlaçlarınızı sorgulayarak hem kendinizin hem de devletin dolandırılmasını önleyebilirisiniz.
Şimdi gidin ve sizi görmeden muayene yapmış gibi sizin adınıza ilaç yazmayan, rapor düzenlemeyen kısacası YALAN SÖYLEMEYEN hekiminize teşekkür edin. Artık, ona güvenebileceğinizi ispatlamıştır çünkü.
Tüm Turkiyedeki hekimlerin ortak sorununa parmak basmışsınız teşekkür ederim
Haklı olabilirsiniz ama dha evel gördüğümüz hastanın recetesini bile yazamıyoruz bu sebeple hastalarımız cok madur. 90 yasındaki hastayı arabaya bile bindiremiyorlar yazık değil mi. Huzurevlerinde saldırgan psikoz hastalar var servis tutup getiriyolar ama kimi yok boyu ayaga kalkmaya calısıyor kimisi altına yapıyor bumudur çözüm sizce?
Evde sağlık diye birşey duydunuz mu?
Evde sağlık hizmetinde evlere hiç uzman doktor gelmiyor,asistan çoluk çocuk lar geliyor,onların da çoğu aspirin-gripin yazıyor hastada hiç bir fayda görmüyor,hadi cevap verin lütfen ?
Evde sağlık hizmetlerinde görevli hekimler bellidir. Birimin iş yüküne göre sayıları değişebilir. “Doktor” unvanı alan her hekim, bu birimlerde görevlendirilebilir, ancak asistan hekimler bu birimlerde görevlendirilemezler. Asistan hekimler, uzmanlık eğitimi alan hekimler olup, görev yerleri sadece uzmanlık eğitimi aldıkları Tıp fakülteleri ya da eğitim-araştırma hastanelerindeki ilgili bölümdür. Evde hastayı değerlendiren hekimler hastaya kendi uygun gördükleri tedaviyi uygulayabilir ya da hastayı sevk edebilirler. Bu sevk durumu hastanın aciliyetine göre acil servise yapılabileceği gibi ilgili uzmanlık dalına da yapılabilir. Bunun dışında hastanın durumu, konsultasyonla (görüş alma) da değerlendirtilebilir. Bu işlemlerin hepsinde uzman hekim, hastayı görmektedir. Bunun için ulaşım altyapısı da sağlanmıştır. Ancak, sorunuzda belirttiğiniz nokta uzman hekimlerin hastayı evde görmemesi ise, az önce de belirttiğim gibi bu konuda bir yasak yoktur. Uygulamanın genel olarak bu şekilde işlememe nedeni ise, uzman hekimin hastayı evde değerlendirmesinin, tetkik imkanlarının olmaması nedeniyle çok da anlamlı olmamasıdır. Yani, bilinç kaybı, mide bulantısı olan bir hastanın beyin kanaması geçirip geçirmediğinin net olarak anlaşılması için hastaya tomografi çekmek gerekebilir. Eve gelen bir uzman hekimin teşhis koyma imkanları, tetkik imkanlarının olmaması nedeniyle çok kısıtlı olacak ve hastaya bir fayda sağlamayacaktır. Bunun dışında, kan sulandırıcı olarak kullanılan asetilsalisilik asit etken maddeli bahsettiğiniz ilacın, evde bakım hastalarının çoğunda kullanımı hayati önem taşıyabilmektedir. Bu kararı da hekim vermektedir. Sorunuzda bahsettiğiniz adı gribi çağrıştıran diğer ürün ise, ilaç grubunda sayılmayan, ücret karşılığında bakkallarda bile satılabilen bir üründür. Bu ürün, ilaç olmadığı için SGK geri ödeme kapsamında değildir. Yani, doktor reçetelerinde genellikle yer almaz.