Yazının son güncellemesi 12 Haziran 2018, güncellemeyi yapan Hekimsel.com
Halk arasında “Kuru Göz” olarak adlandırılan “keratokonjonktivitis sicca”, gözyaşının miktar olarak yada özellik olarak yetersizliğini ve gözyaşının göz üzerinde düzgün dağılmasının bozulduğu durumları ifade etmektedir. Adında da anlaşılacağı gibi aslında bir hastalık değil bir sendromdur. Hastalık olmamakla birlikte ortaya çıkması durumunda gözle ilgili başta artmış enfeksiyon riski olmak üzere bir çok problemi beraberinde getirebilmekte ve kişiyi rahatsız etmektedir.
Normalde, gözyaşımız göz yaşı bezinde üretilerek göz yaşı kanalları vasıtasıyla göz yüzeyine göz kapağı yardımıyla yayılır. Göz yaşının üretiminde olan sorunlar nedeniyle göz yaşı miktarı azalırsa bu sendrom ortaya çıkabileceği gibi, üretilen göz yaşının istenen kalitede olmaması da aynı sonuca yol açar. İlerleyen yaşla birlikte göz yaşının hem miktarının azalması hem de özelliğinin bozulması bu sendroma yol açabilmektedir. Ancak, göz yaşının üretiminde ne miktar olarak ne de özellik olarak bir sorun olmasa da “Kuru Göz” ortaya çıkabilmektedir. Bunu anlamak için “Kuru Göz” tanımını yeniden gözden geçirirsek, göz yaşının göz yüzeyine düzgün ve homojen şekilde dağılmasını olumsuz etkileyen her durumun da “Kuru Göz” rahatsızxlığına yol açabileceğini anlayabiliriz. Burada, dikkat etmemiz gereken göz kapağıyla ilgili durumlardır. Göz kapağının bir çok görevi vardır. Bunlar gözü yabancı cisimlerden korumakla başlar. Ancak, göz kapağı bu koruma işlevini yaparken yine de göz içine görünür görünmez bir çok yabancı madde kaçabilmektedir. Göz kapağı hem bu korumayı sağlamak hem de görmeye engel olmamak için belli aralıklarla kapanıp açılır. Biz buna göz kırpma diyoruz. Göz kırpma ile otomatik olarak göz yaşı da salgılanır. Göz kırpma ile birlikte göz kapağı hem yabancı maddelerin göze girişini engellenmeye çalışır hem de göz kırpma ile birlikte salınan göz yaşı ile göz içine giren yabancı maddelerin gözden atılması ve göz yaşının mikrop kırıcı özelliğiyle birlikte göze gelen yabancı maddelerin üzerlerinde bulunan mikropların yok edilerek gözde enfeksiyon riskinin azaltılması sağlanır. Göz kapağının bir diğer görevi de sıcak ortamlarada göz yaşının görevini yapamadan buharalaşmasını engellemektir. Göz kapağı, en azından buharlaşma hızını azaltarak bu görevi yapar. Görüldüğü üzere, göz kapağının göz yaşı ile çok yakın ilişkisi vardır. Bu nednle de göz kapağı sorunlarında göz kuruluğu gelişme riski de artmaktadır. Göz kapağının tam olarak çalışmadığı durumlarda (göz kapağının tam kapanmadığı durumlar, gözün açık kaldığı durumlar, göz kırpma refleksinin bozulduğu durumlar) göz yaşı kuruluğu ortaya çıkabilir. Göz kapağının hastalık dışında göz kırpmayı azalttığı tüm durumlar da kuru göz sendromuna yol açabilir. Mesela, bilgisayar kullanımı, el işi yapmak vs. Günüzmüzde göz kuruluğunun artmasının asıl nedeni budur. Çünkü, insanoğlu bilgisayarlarla ve cep telefonlarıyla artık alt sınırını bilemediğimiz bir yaşta tanışıyor ve yine kişiye bağlı olarak üst sınırını bilemediğimiz bir yaşa kadar bu dijital aygıtlarla uğraşıyor. Bu durum, kişilerin çalışma hayatına da bilgisayarın girmesiyle birlikte, gözümüz için çok yorucu bir hayatın içinde kendimizi bulmamıza neden oluyor.
“Kuru Göz” sendromu günümüzde artan bir sorun haline gelmektedir. Çünkü, teknolojinin günlük hayatta her geçen gün daha fazla yer alması özellikle bilgisayar, cep telefonu gibi aletleri artık her an daha fazla kullanıyor olmamız, bu cihazların ekranlarından gözümüzü alamamıza neden olmaktadır. Bu da göz kapağının çalışmasını olumsuz etkilemekte yani göz kırpmamızı azaltmakatadır. Dikkatlice bakmak zorunda kaldığımız her durumda göz kapağı normalden daha az çalışmaktadır yani daha az göz kırpmaktayız. Bu da kısa vadede olmasa da, uzun vadede göz yaşının göz yüzeyine daha az yayılmasına neden olmaktadır. Göz kırpmamızı sürekli olarak azaltan her durum göz kırpmamızı azaltacağı için, bu durumun sürekli olması göz kuruluğuna neden olmaktadır.
Ayrıca, merkezi ısıtma sistemlerinin ve klimaların yaygınlaşması da, bulunan ortamın nem dengesinin azalmasına yol açtığı için, gözümüzün yüzeyine yayılan göz yaşının hızlı bir biçimde buharlaşmasına neden olmakta ve gözümüzün savunmasız kalmasına yol açmaktadır. Aynı durum, saç kurutma makinelerinin yüzümüze tutulmasıyla da oluşmaktadır. Bu nedenle özellikle merkezi ısıtma sistemlerinin kullanıldığı evlerde ortamın nemlenmesinin sağlanması için petek üzerine su konulması göz sağlığımız açısından önemlidir. Ayrıca, mecbur kalmadıkça klimaları çok kullanmamak da kuru gözden korunma yollarındandır.
Kuru göz, yaşın ilerlemesiyle göz yaşının özelliğini kaybetmesine bağlı olarak da oluşur. İleri yaşta daha sık görülme nedeni budur. Ayrıca, yaşın ilerlemesiyle ilaç kullanımının artması ve bazı ilaçların da kuru göze neden olması da bir başka nedendir. ( Beta blokerler, antihistaminikler ve doğum kontrol hapları gibi.)
Kullanılan bazı kontakt lensler de kuru göze neden olabilmektedirler.
Kuru göz sendromu olan kişilerin gözlerinde gözün kurumasına ve kendini savunmasının bozulmasına bağlı olarak artmış bir enfeksiyon riski olmaktadır. Bu nedenle insanlar daha çok gözde kızarıklık, gözde yanma , batma hissi ile doktora başvurmaktadırlar. Tedavide hem enfeksiyon tedavi edilmekte hem de uzun süreli kullanım için kişilere suni göz yaşı preparatları verilmektedir.
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşıldığı üzere, kuru göz rahatsızlığının kesin bir çözümü yoktur ve var olan tedaviler suni göz yaşını sürekli olarak kullanmayı gerektirmektedir. Bu nedenle de bir çok hastalık için geçerli olan, hastalıkdan sakınma ve korunma durumu bu rahatsızlık için de geçerlidir. Peki, kuru gözden nasıl sakınabiliriz?
Bunun için,
Mümkün olduğunca bilgisayar başındaki işlerimizi molalar vererek yapmalı ve bu şekilde gözümüzü rahatlatmalı, gözümüzü az kırptığımız durumlarda arada bir kendimiz gözümüzü fazlaca kırpmaya çalışmalı,
Bulunduğumuz odanın sık sık havalanmasını sağlamalı, mümkünse arada bir açık havaya çıkmalı,
Merkezi ısıtma sistemi ile ısınan odalarda kalorifer peteklerinin üzerine su konularak odanın nemlenmesi sağlanmalı,
Merkezi ısıtmalı ve klimalı ortamların havalandırılmasına daha çok dikkat etmeli,
Klimalı ortamlardan uzak durmalı veya klimayı sürekli kullanmamalı,
Su içmeyi alışkanlık haline getirerek, günde en az 2 litre su içmeli,
Kullandığımız ilaçların yan etkilerini bilmeli, gerekirse bu konuda doktorumuzdan bilgi almalı, duruma göre ilacın değişimini sağlamalı,
Gerekiyorsa kontakt lenslerin türü değiştirilmeli veya kontakt lensten vazgeçilmeli.